Şekeri hayatımdan nasıl çıkarırım? diyenlere yönelik hazırladığımız içerik şekeri bırakmak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum diyenler için bir rehber olacaktır.
Son zamanlarda fazlaca artış göstermekte olan erken yaşta ortaya çıkan hastalıklar, zayıflayan bağışıklıklar ve çok sayıda yeni kanser türüyle karşılaşılmasıyla birlikte hayatın her alanında daha sağlıklı seçimler yapılmaya başlandı. Her gün düzenli olarak vücudu hareket ettirmek, zararlı alışkanlıklardan uzak durmak, beslenmeye dikkat ediyor olmak bunlardan bir kaçı.
Peki ya mutfaklar? Vücudu sadece dışarıdan desteklemek yetmiyor bilhassa içeriye aldıklarınız sağlığınızın daha büyük bir yüzdesine etki ediyor. Üç beyazdan uzak durmak uzmanların sıklıkla tekrar ettiği önemli noktalardan. Şeker üç beyazdan uzak durması belki de en zor olanıdır. Bu beyazdan korkulmasına neden olan ne?
İÇERİK ÖZETİ
Hangi Besinlerde Ne Kadar Şeker Var?
Türk mutfağı sahip olduğu çeşitler ve lezzetler açısından çok geniş bir yelpazeye sahip. Bu kadar lezzetle özdeşleşen bir mutfağa sahip olunca sağlık adına değişiklikler yapmak kişi için bir o kadar zor olmaktadır. Ana maddesi şeker olan şerbetler, sütlü tatlılar, meyve reçelleri gibi tatlı tarifleri mutfaklarda çok yaygın. Şeker o kadar çok içselleştirilmiştir ki “şeker pare” tatlısı adını şekerden almıştır.
Herhangi bir markete girip rastgele bir raftan herhangi bir ürünü aldığınıza, içerdikleri bölümünde şekere ya da şekerin bir türüne rastlamamanız neredeyse imkânsızdır.
Günümüzde bir süpermarketin içinde şeker bulunan ürünleri kaldırılsaydı eğer, geriye sadece ürünlerin %20’sinin kalacağını bir gerçektir. Üzerinde şekersiz ibaresi bulunan, kendisini sağlıklı ve diyet ürünü olarak gösteren ürünler bile içinde yüksek oranda tatlandırıcı içermesi nedeniyle artık bir tuzak gibi. Nedenler gösteriyor ki şekerin türlerini bilmekte ve dikkatli olmakta fayda var.
Şekerin Dört Temel Türü
Çoğunluk şekeri mutfakta kullanılan toz şeker olarak bilmektedir. Bilmemiz gereken ise şekerin dört temel türü olduğudur.
Şekerin dört temel türü şu şekilde açıklanabilir:
- Şekerin en basit türü olan ve vücudumuzun enerji olarak kullanmak üzere çevirdiği “Glikoz”.
- Meyve ve sebzeden aldığımız, parçalanması daha çok yağ yapısının parçalanmasına benzeyen ve glikoza göre daha zor olan “Furuktoz”.
- Şeker pancarı veya şeker kamışı gibi doğal besin maddelerinden işleyerek aldığımız, vücutta genellikle daha sonra enerjiye dönüştürülmek üzere yağ olarak depolanan “Sakaroz”.
- Son olarak, işlenerek şurup haline getirilen ve hazır gıdalarda yaygın olarak kullanılmakta olan “Mısır Şurubu”. Bu şurubu vücut daha sonra kullanmak üzere yağa çevirir. Yüksek oranda kullanılması kişide diğer şekerlere nazaran daha fazla rahatsızlık hissi oluşturur.
Şekerin sadece sofralarda kullanılan toz şekerden veya çocuklarımıza verdiğimiz çikolatalardan ibaret olmaması, şekere ve şekerli şeylere pek düşkün olmayanların bile hayatında önemli bir yer tutmaktadır.
Vücudumuz için bir çeşit enerji kaynağı olması (birçok alternatifi olduğundan çok bir gereklilik taşımıyor olsa da) ve neredeyse elimizi attığımız her gıda maddesinin içerisinde yer alması da, şekerin türlerini ve sağlığımız üzerindeki etkilerini bilmemizin ne kadar önemli olduğunu tekrar hatırlatır nitelikte.
Şeker Bağımlılık Yapar Mı?
Bazı bilim insanları bu durumu şeker bağımlılığı yerine şekere-bağlı deyimi şeklinde tercih etse bile, şeker artık bağımlılık yapan maddeler arasında sayılmaktadır.
Yediden yetmişe birçok bireyin her gün tükettiği bu maddeyi, tehlikesine rağmen hala görmezden gelerek tüketmeye devam etmekte olması tedirgin edicidir.
Bu durum akıllara neden diğer besinlerde değil de şekere bağımlılık oluşturuyoruz sorusunu getiriyor. Çünkü şeker tüketimiyle birlikte vücuda glikoz almış olunuyor. Vücuttaki glikoz seviyesini ani bir şekilde yükselmesi mutluluk hormonunu tetiklemekle birlikte kendini kısa süreli bir enerji hatta adrenalin patlaması olarak gösterebiliyor.
Bahsedilen hızlı artışı hızlı bir düşüş izliyor. Gerçekleşen düşüş halini engellemek ve mutluluk hormonunu salgılanmasını devam ettirmek amacıyla vücut beyne sinyaller gönderiyor ve beynimiz de bizi daha fazla şeker tüketmemiz için uyarmaya başlıyor. Görülen iniş ve çıkışlar gün içerisinde bir kısır döngü şeklinde varlığını sürdürmeye devam ediyor.
Daha önceleri sadece psikolojik bir bağımlılık olarak değerlendirilen bu durumun, ileri ki zamanlarda yapılan araştırmalarla fiziki bir bağımlılığa da yol açtığı ispatlanmıştır.
Fareler üzerinde yapılan araştırmalara göre, farelere günlük olarak belirli bir doz şeker verilerek bünyeleri alıştırıldıktan sonra bu dozun azaltılması ve sonrasında kesilmesi sonucunda farelerin yoksunluk krizi gösterdiği tespit edilmiştir.
Şekeri Nasıl Hayatımızdan Çıkarabiliriz?
Şekerle vedalaşmanın hatta bir bağımlılığı yenmenin pek kolay olduğu söylenemez. Şekeri hayatınızdan çıkarmaya şu küçük adımlarla başlayabilirsiniz:
- En basitinden başlayacak olursak her gün içtiğiniz çaya veya kahveye şeker atıyorsanız miktarını azaltarak veya bazı günler hiç kullanmayarak gözünüze küçük gelecek ama sağlığınız için büyük fark yaratacak bir adım atmış olursunuz.
- Paketli ve işlenmiş gıda tüketimini olabildiğince azaltmak ve hatta sıfıra indirgemek sizi farkında olmadan alabileceğiniz fazla şekerden koruyacaktır.
- Etiketleri okumaya başlayın. Şekerin çok sayıda farklı adı olduğunu göreceksiniz. İçindekiler kısmında “şeker” ibaresi geçmiyor diye güvenli sanarak aldığınız çoğu ürünün içerisinde birçok çeşit tatlandırıcı ve şurup benzeri işlenmiş şeker içeriyor. Hatta sağlığa vaat ettiği faydadan çok verdiği zarar nedeniyle diyet atıştırmalık ürünleri de, birçok kişi tarafından tercih edilmiyor.
- Gün içerisinde yoğun bir rutine sahipseniz, yanınızda her zaman sağlıklı atıştırmalıklar taşımaya dikkat edin. Acıkmanızla düşebilecek kan şekerinizi dengelemek adına yiyeceğiniz çikolata veya gofretin yerini alabilecek birçok sağlıklı seçenek var.
- Enerjini ihtiyacınızı farklı temel besin maddelerinden karşılayın. Sağlıklı yağlar vücudunuz için oldukça önemli bir enerji kaynağı. Yağ tüketmek dendiğinde kilo alma korkusu kişiyi biraz çekimser davrandırsa da uzun vadede şekerden kat kat daha faydalı olduğunu unutmamalı. Ceviz, badem, fındık gibi kuru yemişlerle veya avokado gibi yağ oranı zengin besinlerle gün içerisindeki enerji dengenizi kontrol altında tutabilirsiniz.
- Hayatınızdan tatlıları çıkarıp meyvelere yer açmaya çalışın. Meyve tüketimine yer açmak şeker ihtiyacınızı karşılayacak sağlıklı bir alternatif olmakla birlikte hem meyvelerdeki çeşitli vitaminlerden yararlanmanızı hem de bağışıklık sisteminizi güçlendirmenizi sağlayacaktır. Ancak günlük alınan meyve porsiyonlarına dikkat etmekte de fayda var. Meyvelerde bulunan doğal şeker alımını aşırıya kaçırmamak gerekiyor.
- Tariflerinize alternatif bulabilirsiniz. Sağlıklı yaşamın hayatın her alanında olduğu gibi mutfaklara da yansımaya başlamasıyla, şeker benzeri maddelerin yerine daha sağlıklı seçimlerin almaya başlamasını siz de tatlı tariflerinizde daha çok bal, pekmez, stevia gibi alternatifler kullanarak kendi mutfağınızda uygulayabilirsiniz.
- Yeterince dinlenemiyor olabilirsiniz. Uyku düzenizdeki bozukluklar, ağır iş şartları veya stres sizi ve vücudunuzu yoruyor, enerjisiz bırakıyor olabilir. Dinlenerek sağlamanız gereken enerjiyi şekerin yarattığı kısa süreli etkiyle kapatmaya çalışmadığınızdan emin olun.
- 21 gün kuralını deneyebilirsiniz. Bu süre zarfı boyunca belirli bir hedefe odaklanarak ve o hedefi gerçekleştirmek için gerekli faaliyetleri 21 gün uygulayarak kendinize alışkanlık haline getirebilirsiniz. 21 gün şekersiz beslenme içeriğimiz sizin için faydalı olabilir.
Şekeri Bırakmak İçin Yardım Almak Gerekli Mi?
Şekeri bırakmak için bir yardıma ihtiyacınız olup olamadığını belirlemeniz için yemekle olan ilişkinizi gözden geçirmeniz gerekebilir. Yemek yemeyi fizyolojik ihtiyacınızı karşılarken aynı zamanda zevk aldığınız bir faaliyetten çok, duygusal değişimlerinizi bastırmak veya problemlerinizi görmezden gelmenize yarayacak bir faaliyet olarak görüyorsanız yeme bozukluğu yaşıyor olabilirsiniz.
Yeme bozukluğu erkeklere oranla kadınlarda daha çok görülmektedir. Genellikle ergenlik dönemlerinde kişinin etrafına adapte olamaması, dış görünüşünden memnun olmaması gibi nedenlerle başlamaktadır.
Daha çok fiziksel belirtileriyle kendini gösterse de temeli ruhsal problemlerdir. Kendinizde veya çevrenizde bu rahatsızlığa dair belirtileri görmekteyseniz bu durum hakkında yardım almalı veya sıkıntılarınızı yakınlarınızla paylaşmaya çalışmalısınız.